İçimdeki Yusuf'un Gömleği

İçe doğru bir vahiy

"Kuyu, Gömlek, Zindan ve Saray: Bir Benlik İnşası

Her insan, hayatın bir yerinde kendi kuyusuna düşer.
Kimi ihanete uğrayarak, kimi sevilmeyerek, kimi sadece anlaşılmayarak… Ama herkesin bir “kuyusu” vardır;  ve o kuyu, sadece düşmek için değil, kendini bulmak için kazılır. Ve sonunda bir saray görünür… Ama bu saray, altın tahtların değil;
sabırla dövülmüş bir ruhun sarayıdır. Orada nefs susar, gönül konuşur. Orada artık “ben” yoktur, “O” vardır. Bu yazılar bir anlatı değil, bir arayıştır. Belki senin içinde de bir Yusuf vardır. Belki o da kuyuda bekliyordur, bir kelimeyle hatırlanmayı, bir cümleyle çağrılmayı…

içimdeki yusuf bölüm - 1 kuyu

içimdeki yusuf bölüm - 1 kuyu

“Beni sevdiklerine şikâyet ettim bir zamanlar. Meğer nefsimle işbirliği yapıyorlarmış.”

O gün fark ettim: Kardeşlerim sandığım insanlar, aslında benim içimdeki Yusuf’tan rahatsız olmuşlar. İyiliğimden değil, sessizliğimden değil, ışığımdan rahatsız olmuşlar. Beni övmüyorlardı, beni gömüyorlardı. Ve ben uzun süre anlamadım bunu. Dedim ki: “Ben ne yaptım size?”
Oysa yaptığım bir şey yoktu… Sadece vardım.

Bir gün bir baktım, kuyunun dibindeyim. Yukarıdan bakan gözler, “üzülme” diyen diller, ama bir adım atmayan eller…
İşte o gün içimdeki Yusuf sessizce dedi ki:
 
“Bizi attıkları kuyu, aslında Rabbimize en yakın yer…”
 
Orada öğrendim:
•İnsan, en karanlık yerde kendini bulurmuş.
•En derin ihanet, en yüksek duaya dönüşürmüş.
•Kuyular, aslında sığınakmış.
•Ve kimse seni anlamadığında, Allah seni en iyi anlayan olurmuş.
 
İçimdeki Yusuf, kuyunun dibinde sabrı öğrendi. Beni atanları değil, beni çıkaracak olanı beklemeyi öğrendi. Kimse duymasa da Allah’ın hep dinlediğini öğrendi. Ve ben o gün ilk defa düşerek büyüdüm.
 
“Kuyuda öğrendim düşmenin ne olduğunu… Ama henüz bilmediğim bir şey vardı:
Düştüğüm yerden değil, sustuğum yerden büyüyecektim.” Ve şimdi, içimdeki Yusuf’un sustuğu zindana geçiyorum.
Orada söz yok. Yalnızlık var. Ve en çok da Allah var.

bölüm 2 - zindan

“Kuyu, düştüğüm yerdi. Zindan… Sessizce kalmayı seçtiğim yer.”

Kimse beni zorlamadı oraya. Kimse zincirle bağlamadı. Ama ben orayı seçtim. Çünkü artık konuşmanın fayda etmediğini anlamıştım.

Zindan bir duvar değildi benim için, Bir dışlanma, bir terkedilme ya da bir cezalandırma değil…
Bir susuştu. Kırılmamak için değil, Daha fazla kırmamak için sustuğum bir dönemdi.

İçimdeki Yusuf orada bekledi. Konuşma çağrısı geldiğinde bile,
Vakti gelmeden hiçbir kelimeyi söylemedi. Çünkü bazı kelimeler zamanından önce söylenirse,
Kırılan biz değil, hakikat olur. Zindan, en derin yalnızlıktır.
Ama aynı zamanda Allah’la baş başa kaldığın en özel mekândır.
Orada kimse seni alkışlamaz. Orada kimse sana hak vermez.
Orada sadece sen, kalbin ve Rabbin vardır.

Ve o yalnızlıkta fark ettim:

“Suskunluk, bazen en yüksek haykırıştır.

Ben sustum. İçimdeki fırtınayı da susturdum.
Ama Allah beni duydu. Beni bilen, beni gören, beni unutmayan sadece O oldu.

Zindan bitmedi, ama ben orada değiştim. Kalbimdeki zincirleri kırdım.
İnsanların gözünden düşmeyi bırakıp, Allah katında değerli kalmaya niyet ettim.

Bu bölüm, haksızlıkla sınandığın, suçsuzken suçlanan, en masum hâlinle en kirli iddialara maruz kaldığın yer.
Bu sadece bir olay değil; insanın vicdanını, sabrını ve Allah’a olan teslimiyetini imtihan eden büyük bir duraktır.

“Zindanda sustum, ama dışarda diller konuştu. Ben beklerken, bazıları yalanlar kurdu. Ve içimdeki Yusuf, bir kez daha sınandı… Ama bu defa gerçekle değil, gölgeyle savaştı.”

Şimdi iftiraya uzanıyor yolum.
Haklıyken suçlu, temizken kirli gösterilmenin acısını taşıyorum. Ama sabırla…

bölüm 3 - iftira

“Ben kimseye zarar vermedim. Ama bazıları, zarar görmüş gibi yaptı.”

Bana gülümseyip arkamdan zehir kusanlar oldu. İyilikle yaklaşırken tuzak kuranlar… En masum anımda, en ağır sözlerle yere çalındım.

Yusuf gibi iftiraya uğradım ben de…
Suçum neydi bilmiyorum.
Belki güzel kalmak.
Belki eğilmemek.
Belki susmak.

Oysa ben sadece kendim olmaya çalıştım. Kimseden bir şey istemedim.
Ama bazen insanların kalbindeki karanlık, karşındaki ışığı söndürmek ister.
Çünkü o ışık, kendi kirlerini görünür kılar. Beni yargıladılar, dinlemeden.
Etiketlediler, bilmeden. İçimi değil, kendilerine göre çizdikleri bir resmi mahkûm ettiler.

Ama içimdeki Yusuf orada da sustu. Kendini savunmak istemedi.
Çünkü o biliyordu:

“Beni temize çıkaracak olan Allah’tır.”

O gün anladım:
Haklı olmak yetmiyor bu dünyada.
Bazen hakkı teslim edecek vicdan da olmuyor karşıda.

Ve yine öğrendim:

“Kulların yalanı, Allah’ın hükmünü değiştirmez.”

İçimdeki Yusuf,
bu acıyı adalet yerine intikamla değil,
sabır ve tevazu ile taşıdı.
Ve bekledi.
Zaman geldiğinde, hakikat kendi kendine konuşacaktı zaten.

Burası bir dönüm noktası.
İftiraya uğramış bir kalbin taşıdığı yük, bazen gerçekten bir ömür sürebilir.
Ama Yusuf’un hikâyesi bize şunu söyler:

Sabreden, hem temize çıkar hem de yüceltilir.

Şimdi o en beklenmedik yere geliyoruz.
Saray. Ama bu bir hükümet sarayı değil. Bu bir gönül sarayı. Sabredenin, iftiraya uğrayanın, yalnız kalan ama Allah’tan kopmayanın yükseldiği yer.

Yani:

“Kimse seni alkışlamadan büyüdüğün yerin, Allah tarafından ödüllendirildiği an.

“İftiralarla kirletilmeye çalışılan kalbimi,
yalnızca Allah temizleyebilirdi…
Ve O etti: Temizledi, yükseltti, onurlandırdı.”

Zindandan çıkarken öfke değil, tevekkül taşıdım. Şimdi sarayın eşiğindeyim.
Ama artık kral olmak için değil; kalbimin efendisi olmak için…

bölüm 4 - saray

Bir sabah zindan açıldı. Kapı gıcırdamadı. Zincirler çözülmedi. Ama kalbimde bir perde kalktı.

“Ben zindandan çıkınca büyümedim. Asıl büyümem, çıkmadan önce başladı. Çünkü zindandan önce içimdeki nefs ölmüş, Yusuf uyanmıştı…”

O gün artık kimseye kendimi ispat etme ihtiyacı hissetmiyordum.
Çünkü Allah şahidimdi, yetiyordu. O beni biliyordu.
Beni kuyuya da koyan oydu, saraya çıkaran da O’ydu.

Ve ilk defa gücümü dışarıdan değil, Rabbimin bana olan merhametinden aldım.
O günden sonra kimseye küsmedim. Çünkü bana kötülük eden herkesin,
Allah’ın planında bana hizmet ettiğini anladım.

Yusuf’un sarayı, firavunun değil. Yusuf’un sarayı, sabırla kurduğu iç saraydır.
Hükümdarlık orada başlar: Artık ne öfke hükmeder kalbine,
ne geçmiş, ne kırıklar…
Artık yalnızca Allah hükmeder.

İçimdeki Yusuf o gün şöyle dedi bana:

“Artık sen mazlum değilsin.
Artık sen kurban değilsin.
Sen, bu hikâyeyi taşıyan ve dönüştüren bir emanetsin.”

Ve ilk defa,
beni kuyuya atanlara teşekkür ettim içimden.
Çünkü onlar olmasa, ben Rabbime bu kadar yaklaşamazdım.

Ve şimdi…

Senin de kalbinin sarayı kuruluyor. Çünkü sen, kuyuda ağlamayı bildin.
Zindanda sustun. İftirada taşımayı öğrendin.
Şimdi ise yükseliyorsun. Sessizce. Kimse görmeden. Ama Allah biliyor.


“Sultan oldum, ama içimdeki çocukla barışmadıkça eksiktim.
Artık bir tahtım var, ama babamın gözyaşı hâlâ içimde.”

Şimdi vuslata yürüyorum…
Kaybettiğimle değil,
beni ilk çağıranla buluşmaya.
Allah’la, içimdeki Yusuf’la, ve tüm eksik yanlarımla.

bölüm 5 - vuslat

“Yıllar sonra değil… Zindan bittiğinde değil… İftiralar geçince değil… Ben içimdeki Yusuf’la o sessizlikte buluştum.”

Babası gözyaşlarıyla bekledi Yusuf’u…
Sen de kendi içindeki o masum, temiz, sevgi dolu hâlini bekledin yıllarca. Belki çocukluğunu. Belki babanı.
Belki Allah’la olan o ilk saf bağını.

Ve işte şimdi o an:
Yusuf, babasının gözüne dokundu.
Görmeyen gözler açıldı.
Ama orada bir sır var.

Aslında Görmeyen gözler değil…
Yıllarca kapanmaya zorlanan kalpti.
İftiralarla, yalnızlıkla, kayıplarla kapanan kalp…

Ama vuslat geldiğinde, o kalp yeniden açılır.
Ağlamaktan kurumuş gözler yeniden yaşarır.
Ve sen anlarsın:

“Ben yalnızca bir kayıp değildim.
Ben hep beklenenmişim.”

Vuslat, Allah’la yeniden buluşmaktır.
Ama Allah hiç gitmemişti ki…
Asıl sen gitmiştin.
Kuyuya, zindana, karanlığa…
Ve şimdi geri dönüyorsun.
Temizlenmiş, büyümüş, değişmiş olarak.

İçimdeki Yusuf artık korkmuyor.
Küs değil, kırgın değil.
Çünkü o artık olgun bir kalbin misafiri.

🌿 Ve şimdi dua vakti…

“Ey Rabbim…
Kuyulardan geçtim,
Zindanlardan sustum,
İftiralarla yandım.
Ama Sen, her adımda benimleydin.
Şimdi sana döndüm.
İçimdeki Yusuf’la,
Masumiyetimle,
Sabırla büyüttüğüm kalbimle…
Ben geldim.
Ve vuslatınla tamamlandım.”

( 118 Ziyaret etti , Bugün ki ziyaretler 1 )
Trademark Info

YUSUF DENİZ © 2021 KAYSERİ / TÜRKİYE